YASALAR – 16000 senedir bilindiği söylenen
 
I.ZİHİNSELLİK İLAHİ BİRLİK PRENSİBİ (MENTALISM)(DIVINE ONENESS)
 
“Bütün zihindir, Evren zihinseldir.”
 
Her şey akıldır ve evren de akıldır. Mentalizme göre, her şey akılda şekillenir. Mentalizm, zihinsel gücünü kullanabilen insanlara özgü bir yetenektir. Kısaca zihinselciliktir. Düşünme, zihnin aksiyonudur. Akıl ise, düşüncenin bir yöntemi gibi algılanır. Mentalizm , zihin sınırlarını zorlayarak aklı kullanma sanatıdır.
 
Bilge insanların söylediği gibi , düşüncelerimizin farkında olmalıyız , düşüncelerimiz bir şekilde içinde bulunduğumuz o muhteşem evreni etkilemektedir. Çünkü enerjiye form veren ve o enerjiyi maddeye dönüştüren düşünce bilgisinin enformasyonudur
 
II. AKTARIM PRENSİBİ (CORRESPONDANCE)
 
“Yukarıdaki aşağıdaki gibidir, aşağıdaki yukarıdaki gibidir.”
 
Aktarım prensibi karşılıkların uygunluğu anlamına gelir. Belirli şeylerin belirli bazı diğer şeylere tekâbül etmesidir. Bazı ilişkiler kullanılarak , belirli bazı şeyleri harekete geçirmek için , o şeylere tekabül edenlerin uyarılması anlamına da gelir. Örneğin fiziksel dünyadaki ; enerji , ışık , titreşim ve hareket ilkelerinin evrenin bazı boyutlarında karşılık bulduğu ve bunların birbirlerini etkilediği olgusudur. Mikrokozmos , makrokozmosun bilgilerini taşır. Mikrokozmosda bulunan her şeyin ve her olgunun bir karşılığı makrokozmosda da vardır.
 
Makrokozmosun içindeki gökcisimleri ; ay , güneş , yıldızlar ve gezegenler mikrokozmos üzerindeki etkileri ile insanın mutlak kaderi üzerinde de önemli rol oynarlar. Hermetizm öğretileri içinde aktarım prensibi önemli bir yer tutar. Hermes’e göre “ Bir nesnenin gizemini bulmak ve tek bir nesnenin mucizesini gerçekleştirmek için, aşağıda olan yukarıdakinin , karşılığıdır bunedenle yukarıda olan da aşağıdakinin karşılığıdır”. Bu nedenle , insan varlığının evrimini kavrayabilmek için , makrokozmosun ve mikrokozmosun ne anlama geldiği birlikte incelenmelidir.
 
III. TİTREŞİM PRENSİBİ (VIBRATION)
 
“Hiçbir şey durmaz, herşey hareket eder, herşey titreşir.”
 
Evrende her şey titrer ve enformasyon taşıyan bir enerji ise, hem titrer ve hem de salınır. Bir örnek vermek gerekirse düz elektrik akımı veren piller ve aküler sadece titreşim iletişimi yaparlar. Ancak alternatif akım hem titrer , hem salınır , bu nedenle alternatif akıma bilgi yüklenebilir. Fiziksel dünyamızda gerekli olan titreşim ilkeleri , eterik dünyamızın düşünceleri , hisleri , arzuları ve istekleri için de gereklidir. Titreşim Tıbbı’ndan bir örnek ile bu olguyu , fiziksel bedendeki sorunların enerji bedenlerimizi etkilediği gibi; düşüncelerimizdeki , hislerimizdeki ve duygularımızdaki sorunların da fiziksel bedenimizi etkilediğini savunabiliriz.
 
Titreşim fenomeni sayesinde, her şey birbiri ile enformasyon alışverişi içindedir. Ve bu alışveriş neticesinde, enformasyon titreşim parçacıkları ile madde parçacıklarının aynı frekansta titreşimleri rezonans fenomenini ortaya çıkarır. Rezonans fenomeni de , radyo vericileri ve alıcıları arasındaki bilgi iletişimi gibi , kuantum evrende insanların duyu dışı titreşimleri, morfik alanlarla birbirine bağlanır. Dualarımız titreşen enerji parçacıklarıdır. Dualarımız , kuantum alandaki diğer enformasyon parçacıkları ile rezone olarak yani frekans uyumu sonucunda yanıtlar bulabilir. Ve böylece mutlak kader , kişinin arzuladığı yazgıya dönüşebilecek yola girebilir
 
IV. KUTUPLULUK PRENSİBİ (POLARITY)
 
“Her şey ikilidir; her şey iki kutba sahiptir, her şeyin kendi zıt çifti vardır; benzeyen ve benzemeyen aynıdır; zıtların doğası bir, dereceleri farklıdır; uçlar buluşurlar; bütün hakikatler yarım hakikatlerdir; bütün paradokslar uzlaştırılabilir”
 
Bu prensibe göre evrende her şeyin bir zıddı vardır ve aynı zamanda her şey bir devamlılık içindedir. Polarite prensibi bir zihinsel titreşim ilkesidir de . İstemediğiniz düşünceleri , duyguları tam tersi hisleri yoğunlaştırarak bastırabilir ve değiştirebiliriz. İyi ve kötü , sevgi ve nefret , güzel ve çirkin , bu anlamda yaşamda her şeyin bir tersi vardır. Bu prensibe göre , bir şeyin görünürdeki tersi, gerçekte o şeyin o kadar zıddı değildir. Polarite bir şeyin iki ucu yani iki kutbudur. Düalite (duality) yani ikilik olgusu polaritenin en basit formudur. Uzakdoğu felsefesinde polarite ve düalite , Yin(-) ve Yang(+) prensibine atıfta bulunur.
 
Hermetik anlayışa göre bir şey, aynı zamanda her şey veya her şey değildir. Gerçek yoktur , yarı gerçek vardır. Her gerçek, yarı yanlıştır. Örneğin, buz ve buhar iki ayrı nesnedir ; ama gerçekte ikisi de, aynı suyun değişik halidir. Aşk ve nefret de, aynı hissiyatın değişik duygularla algılanmasıdır. Ancak gerçekte , o kişiye karşı duyulan nefret hislerinin yanında , geçmişte hissettiğimiz sevgi duyguları da, iç dünyanızın bir köşesinde nefret hisleriyle beraber bir ölçüde yoğunluğunu koruyordur. Önemli olan düşüncelerimize , hislerimize ve duygularımıza odaklanarak olumsuz kutuptaki konumumuzu olumlu kutup düzeyine çekmeyi başarmaktır. Ve bir anlamda bu tür bir polarite terapisi ile yaşam – enerjimizin (chi/prana) akışını hızlandırmaktır
 
V. RİTİM PRENSİBİ (RYTHM)
 
“Her şey akar, içe ve dışa; her şey dalgalanır; yükselir ve alçalır; her şeyde sarkacın salınımı vardır; sağa salınım, sola salınımla aynıdır; ritim kendini telafi eder.”
 
Kozmos’un ritim prensibi, evrende her şeyin titrediğini ve belli bir ritme doğru hareket ettiğini ifade eder. Bilimsel olarak kozmosun hareketi, parçacıklar ve dalgalar halindedir , bunlar ritim dalgalarıdır. Bu enerji dalgaları, döngüler şeklinde salınırlar. Döngüler, sarkaç örneği gibi, ne kadar bir tarafa sallanırsa diğer tarafa da o kadar sallanır. Evrende bu ritimler; mevsimleri , dönemleri ve düzenleri meydana getirir. Güneşin ve ayın döngüleri sonucunda dünyamızda gözlemlediğimiz gel-git olayları , ritim prensibinin bir neticesidir. Doğadaki her şeyin bir ritmi olduğu gibi , insanların da bir ritmi vardır. Ritim evrendeki düzeni yansıtır.
 
İnsan, kendini iyi hissettiği dönemler yaşadığı gibi , kötü hissettiği dönemler de yaşar. Yaşamımızın sarkacı ne kadar sağa sallanırsa , sola da o kadar sallanır. Eğer yaşamımızda zorluklarla dolu bir dönemden geçiyorsak , güneşin batışını seyrederek , sıkıntılarımızın yarın güneşin yeniden doğuşu ile sona ereceğini düşleyebiliriz. Bilge kişiler , döngünün olumsuz sürecinde sakin kalarak ve içlerine dönerek ve yaşamlarındaki olumsuzlukların muhasebesini yaparak ayakta kalmayı başarabilmişlerdir. Önemli olan iniş döneminde , kendimizi bir sonraki çıkış dönemine hazırlayacak alt yapıyı planlayabilmektir. İniş dönemini bir yeniden değerlendirme ve eksiklerimizi giderme dönemi olarak görmeliyiz. Bu nedenle , iniş dönemini iyi şeylerden sonra kötü şeyler olur anlamında da algılanmamalıdır.
 
İniş dönemi , bu anlamda kendimizi bir sonraki döneme hazırlama sürecidir , çünkü kötüyü görmeden iyiyi idrak edemeyiz. Ritim prensibini özümsediğimizde , yaşamımızdaki dönemleri daha iyi algılayarak ve gereksiz risklere girmeden, yaşam tarzımızı sürdürülebilir huzura yönlendirecek girişimlerde bulunabiliriz. Isaac Newton’un dediği gibi ” What goes up , must come down” , yani “yükselen her şey , inecektir de”. Kısaca önemli olan, yaşam kalitemizi belirleyen iniş döngülerini , nasıl yönettiğimizdir. Eğer iyi yönetiyorsak , bugün üzüldüğümüze üzülmeyelim , çünkü yarın üzüldüğümüz kadar sevineceğiz. Yeter ki , kozmos’un bu ritim ilkesine inanalım
  
VI. SEBEP SONUÇ PRENSİBİ (CAUSE AND EFFECT)
 
“Her sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi vardır; herşey yasaya göre olur. Değişim bilinmeyen yasadan başka bir şey değildir; birçok nedensellik planı vardır, hiçbir şey bu yasadan azade değildir.”
 
Etki- tepki prensibi “ne yaparsan sana geri gelir” anlamını taşır. Bu prensip , klasik fizikte Newton’un üçüncü hareket (motion) yasası ile tanımlanmıştır. Aynı tanımlama, hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını ya da evrensel yasalar dışındaki bir nedenle olmadığını ifade eder. Evrende her etkiye bir tepki vardır. Her etki kendisine eşit ve ters yönde bir tepki görür. Söz konusu tepkiyi klasik fizik ortamında gerçek olarak gözlemleyebiliriz. Ancak aynı tepki olgusunu mikro evreni açıklayan kuantum fiziğinin evreninde algılayamayız. Her düşüncemiz her hissimiz , her duygumuz evrene yönlendirdiğimiz süptil enerjinin olumsuz veya olumlu bir tepkisidir.
 
Kozmik kanununa göre tesadüf yoktur , ancak sadece nedensellik ( causality) vardır. Genetik hastalıklar ve travma halleri dışında ; sağlığımızın kalitesi , varlığa , zenginliğe ve mutluluğa sahip olmamız , tesadüflere değil , sadece kendimizin doğru seçimlerine bağlıdır. Neden bunlar hep başıma geliyor diye hayıflanıp , devamlı kaderimizi suçlayacağımıza , iç dünyamızın sesine kulak vermeliyiz. Matematiksel bir düzen içinde olan dünyamızda , yaşamın kaptanı olabilmeyi, ürettiğimiz ve evrene gönderdiğimiz doğru “etki”lerde aramalıyız
 
VII. CİNSİYET PRENSİBİ (GENDER)
 
“Her şeyde cinsiyet vardır; her şeyin eril ve dişil prensipleri vardır, Cinsiyet bütün planlar için geçerlidir.”
 
Cinsiyet, Hermetik prensiplerinin sonuncusudur. Yaşamda her şeyin erkeksi ve kadınsı ilkeleri vardır. Genelde cinsiyet prensibi , fiziksel seks karakteristikleri ile ilişkilendirildiğinden , toplumca yanlış algılanmıştır. Cinsiyet prensibine göre, kozmosta her şeyin hem erkeksi (yang) hem de kadınsı (yin) iki prensibi vardır ve bu yaratılışın en temel özelliğidir. Spritüel seviyemizin sağlığı için eril ve dişil enerjileri dengelemek gerekir. “Yang” yaratıcıyı (creator) ifade ederken “Yin” alıcı besleyeni (receptive nutrient) işaret eder. Cinsiyet kanunu , polarite ve ritim prensiplerinin özelliklerini de taşır. Cinsiyet kavramında hem düalite hem de ritim ilkeleri , eşlerin ahenkle uyumu için önemli bir olgudur.
 
Carl Jung’a göre; erkeğin kadınsı , kadının erkeksi bir tarafı vardır. Jung, erkeğin kadınsı yönünü “anima” olarak, kadının erkeksi tarafını da “animus” olarak ifade eder ve eş seçmede “anima” ve “animus” özelliklerin hem kadın ve hem erkek tarafından nasıl algılandığına vurgu yapar. Eğer evlilik seçiminde bu unsurlar dikkate alınırsa, evlilik bir “ ruh eşliğine” (soul mate) dönüşebilir. Kybalion’un kozmik kanunu ve onun yedi prensibi, enerji- enformasyon- madde paradoksunun oldukça basit , ancak temel anahtarlarıdır. Her prensibin tek başına olması değil , prensiplerin tümünün beraberliği ve karşılıklı mukabele modunda olması önemlidir. Ve bu ancak kohezyon birlikteliği ile anlam kazanır.
 
VIII.EYLEM (LAW OF ACTION)
 
Olumlu düşünme sanatının eylem yasası olarak algılayabiliriz. Gerçekte eylem yasası Hermetik etki- tepki prensibinin bir uzantısıdır.
 

  1. Olumlu düşüncelerimizi biçimlendireceğimiz ilk adım , hedeflerimize yönelik açık plan ve amaçlar geliştirerek eyleme geçmektir. 2. İkinci adım, bizden beklenenden daha fazlasını verebilme alışkanlığına sahip olmaktır.
     
  2. Üçüncü adım, “coşku ve heyecansız hiçbir şey yaratılmadı şimdiye dek” sözünü ilke edinmektir.
     
  3. Dördüncü adım, kendine inanmak ve kendine güvenmektir. Napoleon Hill’in “ İnsan aklı , inanabileceği ve kavrayabileceği her şeyi başarabilir” sözü daima hatırlanmalıdır.
     
  4. Beşinci adım, duyguların daima kontrol edilmesi ve zihnin istenilen şeylerle meşgul edilmesidir.
     
  5. Son adım, sabırlı ve sebatkâr olmaktır. Sabır, göreceli olarak, kısa süreli bir hareket iken; sebat, sürdürülebilir bir eylemdir.
     
    IX.ÖDÜNLEME yasası (LAW OF COMPENSATION),
     
    Hermetik etki- tepki prensibini tamamlayıcı bir prensiptir. Emerson’un dediği gibi “sevgi ekersen , yaşamında sevgi görürsün” ün anlamı etki-tepki yasasının ödüllendirilmiş halidir.
     
    Ödünleme yasası, polarite yasasının bir birleşeni ve bu eylemin bir ikilik (duality) ilkesidir. Ödünleme yasasının amacı; her yanlış ve doğru hareketimiz neticesinde, ikilik ilkesine göre, polarite ölçeğinin pozitif veya negatif olarak hangi kutbunda olacağımızı idrak edebilmektir. Önemli olan yanlış bir hareket yaptıysak hatamızın bedelini bir şekilde ödemeli , eğer hayır işlemişsek , bunun karşılığında da ödüllendirileceğimizin bilincinde olmalıyız. Yaşamın pozitif ve negatif nitelikleri konusunda bilinçlendiğimizde, bu yasayı özümsemiş olur ; her yanlış hareketimizi doğru girişimlerimizle dengelerken , her doğru hareketimizin karşılığında da mükâfatlandırılmayı başarabiliriz.
     
    X.ÇEKİM yasası (LAW OF ATTRACTION)
     
    “Benzer benzeri çeker” kavramı Hermetik kozmik yasasına bir anlamda eklenmiş kuantum felsefesinin ilkeleridir.
     
    Çekim yasası “ benzer benzeri çeker” kavramını içerir. Evrende her şey enerjidir. Düşüncelerimiz enerji parçacıklarıdır. Yaşamımızda sonsuz olasılıklar vardır. İçinde bulunduğumuz kuantum alanda her şey birbirini etkiler. Bütün bu düşünce parçacıkları , bizim düşüncelerimizin yaydığı enerji sinyallerine de yanıt verirler. Önemli olan yaydığımız düşünce sinyal frekanslarının aynı frekansta olan diğer kuantum parçacıklardan yanıt bulabilmesidir. Bunu gerçekleştirebilirsek , yaşamımızda arzu ettiğimiz sonuçları yaratabileceğimiz bir kuantum alanı oluşturabiliriz. “Sırrın Sırrı” kitabımda , tüm olumlu ve olumsuz düşüncelerimizin , evreni sarıp sarmalayan karmaşık enerji alanları içinde , devamlı titreyen salınan enerji parçacıkları olduğundan söz ettim ve düşünceyi gerçeğe dönüştürmenin dolayısıyla yaşamın sırrını “çekim yasası” , sırrın sırrını “rezonans fenomeni” ve sırrın sırrının sırrını da “ kendini sevmek” olarak tanımladım. Geçmişin pişmanlıklarına ve geleceğin kaygılarına takılıp kalmadan kendimizi sevmenin yollarını aramanın önemini vurguladım ve Hz. Mevlana’nın bu mucizevî sırra ne kadar vakıf olduğunu onun şu dizeleriyle aktardım;
     
    “ Sen düşünceden ibaretsin/ Geriye kalan et ve kemiksin
     
    Gül düşünür gülistanlık olursun/ Diken düşünür dikenlik olursun”

     
    XI.DÖNÜŞÜM yasası (The Law of Perpetual Transmutation of Energy)
     
    Yine Hermetik kanuna eklenmiş , kuantum kavramının transmütasyon ilkesi olan rezonans fenomenin ifadesidir.Dönüşüm yasası , üzerinde durduğumuz şeye olumlu bakıyorsak olumlu , olumsuz bakıyorsak olumsuz bir sonucun gerçekleşebileceğini açıklar. Bu yasa , dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır , çünkü eğer istenilen bir hedef ise ve bir süre sonra o hedefi yakalayamayacağımızı düşünürsek , bu olumsuz düşünceler , olumlu düşüncelerimizi iptal edecektir. Sabır ve sebatın bu yasada önemli bir rolü vardır. Ancak düşüncelerimiz , sürekli bir tutarlılık içinde olmalıdır. Eğer devamlı benim böylesine çok param olsun diyor isek , bilincimizin ne kadar zeki olduğunu da unutmamalıyız. Çünkü hak edilmeyen veya bedeli ödenmemiş para , aklımız bol para diye çırpınmasına rağmen , bu tür düşünceleri kendiliğinden etkisizleştirecektir. Evvelce de ifade ettiğimiz gibi , düşüncelerimiz enerji parçacıklarıdır. Yaşamımızı sürdürdüğümüz evrende insanların duygu dışı algıları , morfik alanlarla insanlığı birbirine bağlar ve adeta düşüncelerimize , arzularımıza , dualarımıza , kuantum alandaki diğer düşünce parçacıkları ile rezone olmuş olarak , yani frekans uyumu sonucunda yanıtlar bulabiliriz ve böylece kaderimiz , hedeflenen yazgıya dönüşen yola ulaşabilir
     
    XII.GÖRELİLİK yasası (The Law of Relativity)
     
    Eklenen beşinci prensip olarak , kuantum yaşamda “bütün varlıkların ve varlığın fiziki olayları izafidir; zaman , mekân , hareket birbirinden bağımsızdır” diyen ilkeyi ifade eder.
     
    Görelilik bir eylem yasasıdır. Albert Einstein’ın görelilik kuramı, özel görelilik ve genel görelilik kuramı olarak ifade edilir. Özel görelilik kuramına göre, “bütün varlıklar ve varlığın fiziki olayları izafidir , zaman , mekân , hareket birbirinden bağımsız değildirler”. “Zaman, ancak hareketle , cisim hareketle , hareket cisimle vardır”. Genel görelilik kuramı ise , ivmeli devinim ile kütle çekimi açıklamasıyla , özel göreliliği birleştiren , genelleyen bir kuramdır”. Özel görelilik , yaşamımızda mutlak olarak algıladığımız zaman gibi kavramların göreli olduğuna işaret eder.
     
    Bunun yanı sıra , sezgisel olarak göreceli olduğunu düşündüğümüz kavramların ise mutlak olduğunu ifade eder. Bu ifadenin basit anlamı , evrende her şey enerjidir ve titrer , cisim enformasyon ile şekillenir. Her varlığın titreşimi farklıdır , bunun nedeni her varlığın değişik duygusal , akılsal ve ruhsal enerji bedenlerine sahip olmasından kaynaklanır ve bu nedenle , sezgisel olarak göreceli olarak düşünülen kavramlar , kişinin kendi gerçeğidir. Görelilik kuramına göre , aynı yumurta ikizinde olduğu gibi , yaşam dünyaları tamamen birbirine benzeyen iki insana rastlayamayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir