Değersizlik hissi, en başa çıkılmaz his sanki. Kontrolü başkalarının elinde olup da kökleri bizim kalbimizi deşerek ilerleyen ve gittikçe daha derinlere uzanan tuhaf bir his.

Her hisse karışabilen ve her hissin altına temel olabilen kendini en güzel şekilde gizleyen şahane bir his.

Kıskanırsınız çünkü “daha” değerli “daha” başarılı” biri vardır. Yoksa bile olma ihtimali hep vardır.

Öfkelenirsiniz çünkü “daha” çok değer verilmiştir bir başkasının fikrine sizinki dururken.

Ya da pozitif görünür bazen;

İyileşirsiniz çünkü sizin sorunlarınıza ilgilenilmesi size kendinizi değerli hissettirmiştir.

Bu iyileşme ise bağımlılık ile arasında kıl kadar bir çizgi olan bir adım ötesi madde bağımlılığından farksız olan sorunlu bir iyileşmedir aslında.

“Daha” kelimesi kıyas içerir ve her kıyas bir yetersizliği çağrıştırır zihinde, kabul etseniz de etmeseniz de…

Siz değerli olsanız bile başka bir “daha” değerlinin çıkma ihtimali sizi (değerliyken bile) huzursuz etmeye devam edecektir ve o “daha” değerli her zaman vardır dünyanın bir yerinde.

Sanıyorum “daha değerli” değil “değerli” olmalı insan. Değerli olduğuna ikna olmalı demiyorum. Neden değerli olduğunu anlamalı ve görmeli.

Belki de bu sorunun cevabı neden burda olduğumuz neden var olduğumuzun cevabını bulmakla mümkündür.

işte bilginin sınırının aşıldığı ve inancın devreye girdiği bu noktada da bilgiyi işleyen zihin ve mantık görevi kalbe bırakmalıdır çünkü her vasıta belliirli bir amaca hizmet eder. Ne kadar yüksek teknolojiye sahip ve hızlı olursa olsun bakkala gitmenin aracı değildir bir uzay mekiği. Bakkala giden yolun en keyifli aracı 8 yaşında sıkıca tutunduğun katlanabilir “Pinokyo Bisikletindir”.

O halde sanıyorum bundan sonrasını kalp cevaplamalı…

“Sen neden değerlisin?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir